23 Ekim 2011 Pazar

Zico’nun ustalığı ile Milla’nın dansı

Futbol engindir. İki kale arasına sığmak istemez. Şansı yaver giden futbolseverler bunun farkına erken varır, fakat o andan itibaren içlerinde açgözlü bir boşluk oluşur. Bu boşluğu bastırmanın en lezzetli yollarından birisi de futbolun edebiyatını keşfetmektir. Pek muhtemelen, kâşifi bu yolun başında iki kitap bekler: Futbol Asla Sadece Futbol Değildir ile Gölgede ve Güneşte Futbol.

Futbol Asla Sadece Futbol Değildir bizleri kara kıtadan Arjantin’e kadar dünyanın dört bir yanından, futbolunu önemsemediğimiz yaşamların veya nasıl yaşadıklarını önemsemediğimiz futbol diyarlarının içerisine sokuyor. Kuper, içine girdiği dünyalar üzerine kapsamlı araştırmalar yapar, en uygunsuz soruları sormaktan çekinmez ve tespitlerinde acımasızdır. Bu esnada sahada az vakit harcar; kitabın ilgi alanı daha çok kulüplerin yönetim masaları, taraftarların organize olduğu barlar ve devletlerin müdahaleci bürokrasisidir. Kitap gerçekçiliğinden ödün vermese de, ümitsiz de değildir: futbolun en çaresiz zamanlarda bile insanların mutluluk hakkını koruyan bir mabet olabildiğini vurgular.

Galeano ise Gölgede ve Güneşte Futbol’u kendi deyimiyle “futbol dilenciliği”ne adamıştır. Bu kitap, estetik oyunların kısa ama görkemli hükümdarlığıdır. Galeano da yeri geldiğinde diktatörlerin futbolla flörtleri, fanatizm ve ırkçılık gibi konulara girer. Yine de bu kısımlar Kuper’in kapsamlı incelemeleriyle eş tutulabilecek bir amaçla yazılmamıştır: kitap futbol topu etrafında seyreder ve gollerin üzerinde durak verir. Galeano için güzel futbolun geldiği yerin önemi yoktur. Yine de ezilenlerin yendiğini görmek için dua eder, futbolu bilinçsiz bir güç gösterisine çeviren ve onların susamışlığını kâra dönüştürenlerin hayal kırıklıklarından zevk aldığını da saklayamaz.

İki yazarın bakış açılarında birbirlerine karşı bir üstünlükten söz etmek yanlış olur: birisi olanlarla yüzleşmemizi görev edinirken, öbürü ise romantik futbol özlemimizi gidermeye çalışıyor. Fakat bir noktada Kuper’i eleştirmek kaçınılmaz: Yazar, kitap boyunca eleştirdiği egemenlerin dilinden sıyrılamaz. Örneğin, Avrupalıların Afrikalıları bir köle misali hor gördüğünü hiç sakınmadan söylerken, Türkiye baskısı için kaleme aldığı önsözde İstanbul için “üçüncü dünya şehri” diyerek oryantalist bir tutum takınır. Aynı zamanda Güney Amerika ve Avrupa’ya öykünme olmadığı sürece hiçbir zaman güzel futbol oynanamayacak söyler. Öbür yanda Galeano ise anlatımını çoğunlukla Güney Amerika ve Avrupa’yla sınırlandırmış olmasına rağmen, bir gün Japonya’nın “Doğan Goller İmparatorluğu” olarak da anılmasını ümit eder.

Futbol edebiyatının bu iki kült kitabının fanatizmden uzak, sakin suları belki de bu bunaltıcı günlerimizin bir serinleticisi olur. Gölgede Güneşte Futbol’daki Garrincha’nın kıvrak çalımları ve Zico’nun dingin ustalığını lezzetini alırken, Futbol Asla Sadece Futbol Değildir’den Gascoigne’in gözyaşlarının ve Milla’nın dansının arkasındakileri öğrenmenin tadını çıkartırsınız.

Sertan Şentürk



Bu yazı, Agos Kirk/Kitap'ın Eylül 2011 sayısında yayınlandı. 

Hiç yorum yok: